24 Nisan 2013 Çarşamba

Kabuğuna çekilmeseydin...

Sevdiğim ve değer verdiğim birine yardım edemediğimde daha çok üzülüyorum. Hiçbir şekilde iletişime açık olmayıp , kendini kapattığı için yaklaşmaya da çekiniyorum. Bu durumda ne sorsam cevap vermiyor ya da geçiştiriyor , uzun bir süre aramıyor bile.
 
Ama unutulmaması gereken birşey var , hiç kimsenin hayatı mükemmel değil. Herkesin hayatında büyük ya da küçük , gerek aile , gerek iş , gerekse sağlıkla ilgili sorunları mutlaka oluyor. Bu herkesin sorunlara nasıl yaklaştığı ile alakalı aslında. Kimimiz daha güçlüyken , kimimiz de hassas olabiliyor. Her sorunda kabuğumuza çekilirsek , nasıl atlatılır ki sıkıntılar? Paylaşmalıyız , yardım almalıyız , birbirimizle konuşmalıyız bence. Sorunlar ortadan kalkana kadar hiç iletişim kurmazsak ardarda gelen sorunlarla nasıl baş edebiliriz ki ? Sıfır sorun diye birşey var mı ? Yok . Bunun için ekstra ekstra geniş olmak lazım ... 
 
Tamam , kabuğuna çekildin , konuşmak istemiyorsun , anlıyorum , saygı da duyuyorum ama sorunlar tek başına çözülüyor mu? Hadi çözüldü diyelim. "Ben artık rahatladım , sen nasılsın ? "dediğinde ya ben kendimi kapatırsam , o zaman ömür boyu iletişim kuramayacak mıyız? Ama biliyorsun tabii , ben böyle yapmıyorum , paylaşabiliyorum ya ... O zamanda bana "Hayat gelip geçici bunlar için üzülme , anı yaşamak lazım " diyorsun. O zaman sen de öyle yap , sorunlarla yok olma , fırsat ver yardım edelim. , paylaşalım. Belki sorunu çözemem ama  paylaşmak yükünü azaltmaz mı? Ah bir deneseydin , o kabuğu kırabilseydin...

23 Nisan 2013 Salı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu olsun...

 
Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir çocuk salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra: “Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum” der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar “Öyleyse, gel öp” der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır.
 
O sırada diğer çocuklar da: “Biz de.. Biz de..” diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk’te ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: “İşte benim kuşaklarım” der.

“Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz
.”

19 Nisan 2013 Cuma

Uygulama bilen var mı?

Nihayet  telefonumdan yazabiliyorum. Ne şekilde olursa olsun buraya yeni yayın ekleyemiyordum. Sayfa açılıyordu ama harflere basılmıyordu. Meğer tarayıcı değiştirmem gerekiyormuş. 

Blogger için kullanılabilir ve memnun kalınmış bir uygulama bulamadığımdan explorer üzerinden bakıyordum. Yorum ve takiplerde sıkıntı yoktu ama bazen yazamamak beni sinir ediyordu. Notlara kaydedip bilgisayardan hallediyordum. Tarayıcı değiştirmek aklıma bile gelmemişti. 

Kimsede birşey demedi ki. Gerçi sordum mu? Sormadım. Şimdi herşey güzel...Yazdımda ne oldu? Hiççç sadece kafamdaki soru işareti gitti. Androidlerde blogger için iyi bir uygulama kullanan var mı? Önceki denemelerimden memnun kalmamıştım

18 Nisan 2013 Perşembe

Kokoş olmak ...

Günlerdir bir düğün telaşı vardı beni geren , o da geldi geçti ya rahatladım. Daha aylar öncesinden başlamıştı telaşı...
Önce ayy ne alsam ,  ne giysem , o nasıl olsa , bu nasıl olsa diye düşünmekten yorulur , sonra da alışverişe çıkıp kafanda tasarladığını bulamamaktan yorulursun. 
Bulsan da ya zevkine uymaz , ya da bütçene. Günler azaldıkça daha da gerilirsin. Özellikle de ben.

Az çok tanıyanlar bilir , sevmem ben düğünleri. Düğünler güzeldir biliyorum ama bana göre değil. Bazılarını çok beğenirim hatta özenirim bile ama genel anlamıyla sevmiyorum. Standart dışı birşeyler olması lazım. Olmuyorsa gerek yok. Bu nedenle sevdiğim kişiler , özelliklede ailelerde , düğün yapılacağı zaman önce beni alır tasası. Gitmek zorunluluğu beni kasar da kasar..Gitmesen olmaz , gitsen yine olmaz ama elin mahkum ...
Gün gelip çattığında da , güzel görünebilmek adına süslenirsin. Saçımızı , başımızı , yüzümüzü tanınmaz hale getirip kendimizi kokoşa çeviririz. Daha doğrusu çevirmemize yardımcı olurlar. Şöyle bir dönüp bakarsın ki , herkes kokoş , yaw ne gerek var anlamıyorum kiii. İşte bu durumlarda erkek olmak lazım diyorum. Giy takımını yallah... Ohh mis...
Kıyafetini ayarlarsın , ona uygun ayakkabısı , çantası , takısı , aksesurarı , makyajı , manikürü , saçıydı derken bir sürü ayrıntı. Sıkılıyorum gerçekten. Artık aynadaki sen, sen değilsindir. Kokoş hoşgelmiştir. Hafiften söylenirsin , fazla olmuştur bazı şeyler silmeye çalışırsın ama derler ya "o birazdan uçar zaten... " Hııı uçar...

Sevmediğim yanlarından biride çalan müziklerdir. Hayydaaa , hoopppa eller havaya , şıkıdım şıkıdım , kalk kız oyna sende gel , oyna işte amann nolcakk...Yok çiftetellesi , yok halayı bilmem nesi  derken benim bittiğim yerdir ...Bitsede gitsek modu başlar...
Yok mu bunun başka türlüsü ...

14 Nisan 2013 Pazar

Benimle ölür müsün?

Geçen akşam arkadaşlarla eşlerimiz olmadan bir fasıl yapalım dedik. Gayet keyifli , bol kahkahalı , eğlenceli bir fasıl oldu . Tavsiye edilir , bazen böyle yapmak gerekiyor. Ayrıca çok güzel bir olaya da şahit olduk .
 
En fazla 5-6 masaydık . Yan masada oturan genç bir grup vardı. İçlerinden birisi kız arkadaşına öyle güzel bir sürpriz hazırlanmış ki , hepimiz bayıldık. Birden ışıklar söndü , loş bir ortam oldu. O anda  "Love story" eşliğinde kemancı masaya yaklaştı. Herkes şaşırdı. Film karesi gibiydi ama öyle. Ardından da yanan mumlar ve minik fişekler eşliğinde bir tepsi içinde tek taş yüzük gelince kız daha da şaşırdı.
 
Sonra erkek kıza bir şeyler söylemeye başladı ama duyulmuyordu . Oradaki herkes o masaya odaklanıp da duyamayınca ,  büyü bozulmasın diye bizim arkadaşlardan birisi " olmaz öyle diz çökmen gerek " diyince oradaki herkes "evet , evettt diz çök " diye katıldı. "Olmaz , yapamam" dedi utandı biraz. Ama kız gerçekten şoktaydı. Ne yapacağını bilemeden masada öylece kalakaldı. Sonunda erkek yüzük kutusunu eline alıp , kızı elinden tutarak kaldırdı ve önünde diz çöktü. Büyük bir sessizlik oldu. " Evlilik aşkı öldürür derler. Benimle ölür müsün ? " diyince birden alkışlar koptu. Vayy be dedik ne hoş , ne özel bir an...Sarıldılar birbirlerine ve kız ölmeyi kabul etti :)
 
En güzel fasıl da buydu :)

11 Nisan 2013 Perşembe

Ne zormuşum ben ...

Aay ne zormuşum ben . Karar verere kadar ayrı , verdikten sonra ayrı tantanayım... Adamlar göbeğinden çatlamadı ya , ona seviniyorum.
 
Saçımda değişiklik yapma kararı almıştım ki , bu bana göre kabullenmesi zor bir değişiklik. Çünkü renk değişti ve yıllardır kullandığım, kendimle özdeşleştirdiğim kızıl özii gitti , yerine fındık kabuğu bir özii geldi. Ama değişim sırasındaki aşamalarda az oflamadım. Az sinir etmedim adamları...
 
Önce özel bir işlemle oriel kullanılmadan saçın rengi açıldı. Mümkün olan en az etkiyle alttaki kızılın akıtılması sağlandı. O halim mi ? Komik ötesiydi. Biraz havuç kafa , biraz turuncu-sarı karışımı bir şeydi. Korktum , o keçe gibi görüntüden. Zaten biraz hasar görmüş saçımı , bu şekilde kaybetmekten de korktuğum için sürekli "yanar mı , dökülür  mü , yıpranır mı ?  " bıd bıd bıd bıd diye diye yedim beyinlerini. Ya sabır çektiklerine de eminim :))
 
Sonunda 40 yılın üzerindeki tecrübelerine güvenerek sesimi çıkartmamaya karar verdim. Açma ve yıkama işlemi bitince sıra boyaya geldi , iyi görünüyordu . Yıkama ve fönleme sonrası kabul edilebilir bir renk çıktı ortaya. Beğendim ama neden hala kızılın başka olduğunu düşünüyorum bilmiyorum.  

7 Nisan 2013 Pazar

Asla " ASLA ! " deme ...

Hayet bazen insana pabucunu ters giydiriyor , hatta hem ters hemde olduğundan daha küçük. Sanırım buda her türlü yürümeyi öğrenebilmek , her türlü ayakta durabilmek için. Şöyle bir düşünsenize "Ben hayatta yapmam ya da asla"diye düşündüğünüz kaç şeyi yapmak zorunda kaldınız ?
 
Boşuna dememişler " Büyük lokma ye ama büyük konuşma " diye. Ben çok yaşadım ve zaman zamanda yaşıyorum . Genelde her türlü olasılığı hesap eder , büyük konuşmamaya özen gösteririm ama geçmişte bunu düşünemediğim anlar da olmuş demek ki . O günlere ait sözlerimi , olaylar karşıma çıktıkça anımsıyorum . Konuşmuşum demek ki , şimdi aslalara karşı koymaya çalışıyorum. Zaman zaman pişmanlıklar yaşıyor muyum , yaşamıyor muyum tartışılır ama bu duruma göre değişiklik gösteriyor. Bazen üstesinden gelebiliyorum ama bazen çaresizlikle zamana bırakıyorum. 
 
Şimdi ben başıma gelmesini istediğim şeyleri , hiç istemiyormuşum gibi ve bir felaketmiş gibi düşünsem ve aslaaa aslaaa desem , anlaşılır mı?  :) Yine de başıma gelir mi ki ? Şaşırdım , saçmalıyorum farkındayım...

4 Nisan 2013 Perşembe

Olmadı Boyner...

"Boyner" benim severek alışveriş yapmayı tercih ettiğim bir mağaza. Ama yaşadığım bir olay beni biraz üzdü. Desenize , koskoca mağazanında çokda umurundaydı sanki... Umurunda olsun ya da olmasın  , ben sadece olayı paylaşmak istiyorum. Siz ne düşünürdünüz bilemem ama bana biraz ters geldi.
Geçenlerde bir ayakkabı beğenmiştim. İndirime girmişti ama numarası yoktu. Hemen diğer Boyner'lerle iletişime geçip , numara sorgulaması yaptılar. Başka mağazalarda istediğim numara vardı , mail atarak istediler. 2-3 gün içerisinde ellerini olacağını ve bana olumlu ya da olumsuz haber vereceklerini söylediler. Çok sevinmiştim çünkü kolay beğenmemek gibi bir huyum var. Beklemeye başladım ama haber çıkmadı. 10 gün olmuştu , demekki "bulunamadı ya da bir aksilik oldu" diye düşündüm. Olmuştu da aslında...

Tekrar gittiğimde ayakkabıyı reyonda görünce , numarasını sordum. "Haber verecektiniz" diye de sitem ettim. Meğer ayakkabının istediğim numarası gelmiş ama bana bilinçli olarak haber verilmemiş . Neden mi ? Çünkü fiyatı neredeyse 2 katına çıkartılarak , yeni sezona dahil edilmiş. Göz göre göre indirimde beğendiğim bu ayakkabıya 2 kat fiyat ödemek istemedim. Kısacası , o çok beğendiğim ayakkabıyı almadım...Farkı az olsaydı , kabul edebilirdim ama 2 kat gereksiz fazla...

1 Nisan 2013 Pazartesi

Kokladınız mı?

İyi şakaydı kabul etmek gerekiyor. Öyle herşey merak edilip denemeye kalkılırsa sonu komik olur tabii. 
 
Yeni! Bu koku ne? Google Burun ile keşfedin
 
Google Burun beta uygulamasını denediniz  mi? Farkedilmemiş bile olabilir. Ama mis gibi şaka kokuyor. Hazırlık çalışmaları da gayet başarılı olmuş.

Aslında yenecek şaka değil. Bilgisayardan ya da cep telefonundan gelebilecek tek koku aşırı ısınma sonucu oluşabilecek yanık kokusudur. Ancak böyle bir teknolojinin geliştirilmeye çalışıldığını duymuştum. Özellikle de reklamlar için...
 
Sonuçları ne olur bilmiyorum ama  bunu yiyecekler için kullanırlarsa pek de iyi sonuçlar çıkacağını sanmam. Düşünsenize , gece saat 1 olmuş. Sucuk reklamı çıkıyor ve evi buram buram sucuk kokusu sarıyor. Uyuyanı bile uyandırır bence. Yok yok olmaz öyle şey...
Daha neler kokacak bakalım :) Videoyu izlemediyseniz izleyin derim...